Tuesday, July 26, 2016

Thursday, July 21, 2016

HİCRET NEDİR ?

Bir yerden başka bir yere göç etmek manasına gelir.
Peygamber (s.a.s) ve ashabının islamı yaşamak ve tebliğ etmek konusunda yaşadığı zorluklara binaen, Medinelilerden gelen davet üzerine Mekke'den Medine'ye göç etmeleridir.

Rasûlullah Mekke'de tebliğ görevini sürdürürken Kureyşliler de inkârlarında diretiyorlardı. Peygamberimiz tebliğ görevini Mekke'nin dışına taşımak istiyordu. Bu nedenle Taif'e gitti. Tâifliler de Kureyşliler gibi inkârcılıkta direnmişler ve Peygamberimizi taşa tutmuşlardı. Peygamberimiz onların bu cahilce hareketleri karşısında yılmamıştır. Özellikle hacc mevsiminde Mekke dışından gelen insanlarla görüşüyor onlara İslâm'ı anlatıyordu. 

Peygamberimiz bir Gün Akâbe mevkiinde Medineli altı kişi ile karşılaştı. Onlara Kur'ân okudu ve İslâm'a davet etti. Medineliler Peygamberimizle konuştuktan sonra durumu kendi aralarında değerlendirdiler. Müslüman olmanın gereğine inanıp müslüman oldular.

Akabe'de Müslüman olan Medineliler memleketlerine gittiklerinde bu durumu yakınlarına aktardıktan bir yıl sonra daha önceki Müslümanlarla birlikte on iki kişilik bir topluluk Hacc için Mekke'ye geldi. Bunlar Peygamberimizle görüştü ve "hırsızlık yapmamak zina etmemek çocukları öldürmemek iftira etmemek Allah ve Resûlüne muhalefette bulunmamak hususunda" peygamberimize söz verip biat ettiler.

Peygamberliğin onüçüncü yılında Medineli Müslümanlardan yetmiş iki kişilik bir grup hacc için Mekke'ye geldiler. Peygamberimizle Akabe mevkiinde görüşmek üzere toplandılar.
Medineli müslümanlar: ‘Allah'tan getirdiklerine bilerek ve inanarak sana biat ediyoruz. Kendimizi oğullarımızı kadınlarımızı esirgeyip koruduğumuz şeylerden seni de esirgeyip koruyacağız. Eğer bu ahdimizi bozarsak Allah'ın ahdini bozan yaramaz bedbaht insanlar olalım. Ya Rasûlallah Biz ahdimizde sadık olanlarız’ dediler.

Mekke müşrikleri Akabe biatlarıyla ilgili haberi alınca Allah Resûlünü Mekke dışına çıkarmamak için önlemler almaya başladılar. Bir müddet sonra peygamberimiz Müslümanların Medine'ye hicret etmelerine izin verdi. İlk olarak Cahşoğulları hicret ettiler. Bunlardan sonra Hz. Ömer hicret için önce silahını kuşandı Kâbe'yi tavaf etti. Çevrede bulunan müşriklere de hicret etmekte olduğunu bildirdi. "Anasını ağlatmak karısını dul bırakmak isteyen varsa beni izlesin" diyerek büyük bir grup sahabe ile birlikte hicret etti.”

Hz. Ömer'den sonra Hz. Hamza ve diğer müslümanlar hicret ettiler.
Hz. Ebû Bekir de hicret etmek istiyordu ancak Peygamberimiz ona "acele etme belki Allah sana bir arkadaş bulur" diyerek beklemesini söyledi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir iki deve satın alıp hicret edeceği günü beklemeye başladı.

Kureyşliler müslümanların Medine'de tutunduklarını görünce telaşa düştüler. Peygamberimizin hicretine engel olabilmek için Darü'n-Nedve adı verilen mecliste toplandılar. Çeşitli fikirler ve düşünceler ileri sürerek sonuçta Ebû Cehil'in düşüncesinde karar kıldılar.
Ebu Cehil her kabileden bir delikanlının seçilmesini bunların hep birlikte Peygamberimizi öldürmelerini teklif etti. Böylece Abdi Menâfoğullarının bütün kabilelerle çarpışamayacağını kan davasından vazgeçeceklerini bildirdi.

Onlar bu tip hileler düşünürlerken Peygamberimiz Hz. Ebû Bekir'in evine vardı. Allah'ın kendilerine hicret iznini verdiğini bildirerek yol hazırlıklarına başlanıldı. Mekkelilere ait bazı emanetlerin sahiplerine teslim edilmesi ve müşrikleri yanıltmak amacıyla Hz. Ali'ye Peygamberimizin evinde kalması emredildi.

Gecenin geç vaktinde müşrikler Peygamberimizin evini kuşattılar. Allah Rasûlü Kur'ân okuyarak Allah'a sığınmış böylece müşriklerin arasından görünmeden geçmiştir. Bir müddet sonra müşrikler Peygamberimizin yatağında yatanın Hz. Ali olduğunu görünce hayrete düşmüş ve tuzaklarının boşa gittiğini anlamışlardır.

Rasûlullah (s.a.s) Hz. Ebu Bekir'le birlikte Sevr Dağı'na doğru yol alıp Hıra mağarasına gizlendiler. Bu dağ Medine tarafında değil Cidde tarafında Mekke'nin kuzey batısında yer alıyordu. Müşrikleri şaşırtmak için de böyle bir yola başvurulmuştu.

Müşrikler Hz. Ali'yi ve Hz. Ebû Bekir'in kızı Esma'yı sıkıştırmış fakat bir şey öğrenememişlerdir. İz sürenleri yanlarına aldılar; dağ tepe demeden her tarafı aradılar. Bir ara mağaranın ağzına kadar geldiler mağaranın önüne bir güvercinin hemen Rasulullah'ın oraya girmesinden sonra yuva yaptığını örümceğin ağ örttüğünü görünce Allah Rasülünün mağarada gizlenmesinin mümkün olabileceğini düşünemediler. Elleri boş olarak geri döndüler.

Hz. Peygamber (s.a.s) ile Hz. Ebu Bekir bu mağarada üç gün kaldılar. Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdullah ve kızı Esma onlara yemek taşıdılar. Hz. Ebu Bekir'in çobanı da koyunlarını Abdullah'ın geçtiği yerlere sürerek izlerini silmeye çalıştı. Yol Kılavuzu Abdullah b. Uraykıt Peygamberimiz ve Hz. Ebubekir'in bineceği develeri getirdi. Peygamberimiz devenin ücretini Ebu Bekir'e ödeyerek yola koyuldular. Yolculukta geceleri yol alıyor gündüzleri gizleniyorlardı.

Kureyşliler Peygamberimizi bütün uğraşlarına rağmen bulamayınca şaşkına döndüler. Onu bulana yüz deve vereceklerini vadettiler. Bu ödül herkesi heyecanlandırdı. Yüz deveye sahip olabilme ümidiyle her tarafı aramaya başladılar. 

Süraka Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir'e yetişip onları öldürmek isteyenlerden biri idi. Allah Rasülüne "bugün seni benden kim kurtarabilir" diye bağırdı. Peygamberimizin duasıyla Süraka'nın atının ön ayakları kuma gömüldü. Böylece Allah bu kutsi Medine yolculuğunda Rasûlünü yalnız bırakmamış ve onu tehlikelere karşı bir kez daha korumuştu.

Peygamberimizin Mekke'den çıktığını duyan Medine'deki müslümanlar yolları gözlüyorlardı.
Medineliler yollara dökülüp Peygamberimizi karşıladılar. Peygamberimiz burada bir müddet kaldı ve Kuba Mescidi'ni inşa ettirdi. Hz. Ali de Kuba'da Rasûlulah'a yetişti.

Hz. Peygamber (s.a.s)'in Medine'ye gelişi Medineli mü'minleri büyük bir sevince boğdu. Kadınlar ve çocuklar hep bir ağızdan "Vedâ tepelerinden dolunay doğdu bize! Allah'a yalvaran oldukça şükür etmek gerekir halimize Ey bize gönderilen Peygamber! Sen boyun eğmemiz gereken bir emr ile geldin bize" diye şiirler okuyorlardı.

Halk Peygamberimizi ağırlamak için can atıyordu. Allah Rasûlü hiç kimseyi kırmak istemiyordu. "Devenin yolunu açınız. Nereye çökeceği ona buyrulmuştur" dedi. Deve boş bir araziye çöktü. Peygamberimiz bu araziye akrabalarından kimin evinin yakın olduğunu sordu. Böylece Neccaroğularından Ebu Eyyûb El-Ensâri'nin evine misafir oldu.

HİCRETLE İLGİLİ AYETLER

Bakara 218- Şüphesiz iman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihat yapanlar, işte onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Âl-i İmran 195- Rableri onlara şöyle cevap verdi: “Sizden erkek ve kadından amel eden hiçbir kimsenin amelini boşa çıkarmayacağım. Siz birbirinizdensiniz. Hicret (göç) eden, yurtlarından çıkarılan, benim yolumda eziyet çeken, harbeden ve öldürülenlerin kötülüklerini mutlaka örteceğim ve mutlaka onları, Allah katından bir mükâfat olmak üzere, altından ırmaklar akan Cennetlere koyacağım. Mükâfatın güzeli, Allah katındadır.”

Nisa 89- Onlar, kendileri inkâr ettikleri gibi sizin de inkar etmenizi, onlarla denk olmanızı isterler. Onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar, onlardan dost ve yönetici edinmeyiniz. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, nerede bulursanız onları öldürün. Onlardan dost ve yardımcı edinmeyin.

Nisa 97- (Mücahitlere katılmayarak) kendilerine zulmedenlerin canlarını melekler alırken: “Nerede idiniz” (niçin mücahitlerle beraber değildiniz?) dediklerinde, “Biz yeryüzünde güçsüzdük” dediler. Melekler de: “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Oralara hicret etseydiniz ya” dediler. İşte onların sığınağı cehennemdir. O ne kötü dönüş yeridir.

Nisa 100- Kim, Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde yerleşecek çok yer ve bolluk bulur. Kim, evinden Allah’a ve Rasülüne muhacir olarak çıkarsa, sonra da ölüm kendisine erişirse, muhakkak onun sevabı Allah’a düşer. Allah, bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

Enfal 8/72- Şüphesiz iman edenler, hicret edenler, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenlerle onları barındıranlar ve onlara yardım edenler, birbirlerinin dostlarıdırlar. İman edip de hicret etmeyenler, hicret edinceye kadar sizin onlara hiçbir şekilde velayetiniz yoktur. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizin yardım etmeniz gerekir. Ancak aranızda antlaşma olan bir kavim aleyhinde değil. Allah yaptıklarınızı görür.

Enfal 8/74- İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihat edenler ve onları barındıranlar ve yardım edenler, işte onlar gerçek mü’minlerdir. İşte onlar için mağfiret ve tükenmeyen rızk vardır.

Enfal 8/75- Bundan (Hudeybiye’den) sonra, iman edip de hicret edenler ve sizinle beraber cihat edenler, işte onlar sizdendirler. Akrabalar (mirasta) Allah’ın kitabında birbirlerine daha layıktırlar. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir.

Tevbe 9/20- İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda malları ve canlarıyla cihat edenler, Allah katında derecesi en büyük olanlardır. İşte onlardır kurtuluşa erenler.

Nahl 16/41- Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada güzel bir yere yerleştireceğiz. Ahiretin mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.

Nahl 16/110- Sonra şüphesiz Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra cihat edip sabredenlerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bunlardan sonra gafurdur, rahîmdir.

Hac 22/58- Allah yolunda hicret eden sonra öldürülen veya ölenlere gelince elbette Allah onları güzel rızkla rızklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızk verenlerin en hayırlısıdır.

Hac 22/59- Onları hoşlanacakları yere sokacaktır. Allah her şeyi bilendir, halimdir.

Nur 24/22- Sizden fazilet ve servet sahibi olanlar, yakınlara, fakirlere ve Allah yolunda hicret edenlere (bir şey) vermemeye yemin etmesinler. Affetsinler ve görmezlikten gelsinler. Allah’ın sizi affetmesini sevmez misiniz? Allah gafurdur, rahîmdir.

Ankebut 29/26- Lût, Ona (İbrahim’e) iman etti ve “Ben Rabbime hicret ediyorum, şüphesiz O azizdir, hakimdir” dedi.


Haşr 59/9- Onlardan (muhacirlerden) önce yurda (Medine’ye) yerleşen ve iman sahibi olanlar (ensar) kendilerine hicret edenleri severler ve (muhacire) verilen (ganimet)ler konusunda yüreklerinde bir ihtiyaç duymazlar ve ihtiyaçları olsa bile onları (muhacirleri) kendilerine tercih ederler. Kim, nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. 

HİCRET VİDEO


HİCRETLE İLGİLİ HADİSLER



عَنْ  عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو  قَالَ : قَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَيُّ الْهِجْرَةِ أَفْضَلُ قَالَ  أَنْ تَهْجُرَ مَا كَرِهَ رَبُّكَ عَزَّ وَجَلَّ وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ  صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْهِجْرَةُ هِجْرَتَانِ هِجْرَةُ الْحَاضِرِ وَهِجْرَةُ الْبَادِي فَأَمَّا الْبَادِي فَيُجِيبُ إِذَا دُعِيَ وَيُطِيعُ إِذَا أُمِرَ وَأَمَّا الْحَاضِرُ فَهُوَ أَعْظَمُهُمَا  بَلِيَّةً َأَعْظَمُهُمَا أَجْرًا
“Bir kişi Peygamberimiz (s.a.v. )’e hicretin hangisi daha efdal diye sordular. Peygamberimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuşlardır: “Rabbinin hoşlanmadığı şeyleri terk etmendir. Hicret ikidir. Biri yerleşik olanın hicreti, diğeri de göçebe olanın hicretidir. Göçebe olana gelince, çağrıldığında icabet eder, emrolunduğunda ise itaat eder. Yerleşik olanın hicretine gelince; Hicret o kimse için felaketlerin en büyüğü olduğu gibi ecirlerinde en büyüğüdür.”(Nesai, Sünen, Bey’at, 12 (4162) c.7 s.144)

عَن عَبْدِاللَّهِ بْن ِعَمْرو رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا عَنْ النَّبِيِّ  صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ  قَالَ  الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ
“Hakiki müslüman, o kimsedir ki diğer müslümanlar onun dilinden ve elinin (şerrinden) emin olurlar. Hakiki muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçan, onları terk eden kimsedir."(Buhari, Sahih, İman, 4(10) c.1 s. 8-9)

فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي تَرَكْتُ مَنْ خَلْفِي وَهُمْ يَزْعُمُونَ أَنَّ الْهِجْرَةَ قَدْ انْقَطَعَتْ قَالَ  لَا تَنْقَطِعُ الْهِجْرَةُ مَا قُوتِلَ الْكُفَّارُ
Abdullah b. Sa’d “Ey Allah’ın Rasulü! Muhakkak ki ben, arkamda, artık hicretin sona erdiğine inanan bir toplum bıraktım” dedim. Peygamberimiz (s.a.v. ) “Küffarla cihad devam ettiği sürece, hicret sona ermeyecektir” buyurdular.(Nesai, Bey’at 9 (4158) c.7 s.141)

أَنَّأَبَا فَاطِمَةَ حَدَّثَهُ أَنَّهُ قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ حَدِّثْنِي بِعَمَلٍ أَسْتَقِيمُ عَلَيْهِ وَأَعْمَلُهُ قَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ  صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ  عَلَيْكَ بِالْهِجْرَةِ فَإِنَّهُ لَا مِثْلَ لَهَا .
Ebu Fatıma Peygamberimize gelerek “Ey Allah’ın Resulü! Bana sürekli yapacağım bir amel söyle” der. Peygamberimiz de ona “Hicret et. Zira onun sevab da dengi yoktur” buyurdular.(Nesai, Sünen, Bey’at, 14 (4164) c.7 s. 145)

قَالَ َّ رَسُولَ اللَّهِ  صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ  وَحَوْلَهُ عِصَابَةٌ مِنْ أَصْحَابِهِ  تُبَايِعُونِي عَلَى أَنْ لَا تُشْرِكُوا بِاللَّهِ شَيْئًا وَلَا تَسْرِقُوا وَلَا تَزْنُوا وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ وَلَا تَأْتُوا  بِبُهْتَانٍ  تَفْتَرُونَهُ  بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَأَرْجُلِكُمْ وَلَا تَعْصُونِي فِي مَعْرُوفٍ فَمَنْ وَفَّى فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَمَنْ أَصَابَ مِنْكُمْ شَيْئًا فَعُوقِبَ بِهِ فَهُوَ لَهُ كَفَّارَةٌ وَمَنْ أَصَابَ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا ثُمَّ سَتَرَهُ اللَّهُ فَأَمْرُهُ إِلَى اللَّهِ إِنْ شَاءَ عَفَا عَنْهُ وَإِنْ شَاءَ عَاقَبَهُ 

“Ubadetu'bnu's-Sâmit (r.a.) anlatıyor: Biz, bir seferinde Hz. Peygamber (s.a.)'le aynı cemaatte beraber oturuyorduk ki: "Allah'a hiçbir şey ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina yapmamak, çocuklarımızı öldürmemek, halde ve istikbalde iftirada bulunmamak, meşru dairedeki emirlerde kendisine isyan etmemek üzere biat edin” buyurdu. Bizlerde evet diyerek bu şartlarla biat ettik. Sonra buyurdular ki “Kim de bu yasaklardan birini işleyecek olurda cezalandırılırsa, cezası ona keffaret olur. Kim de bu yasaklardan birini işleyecek olur sonra da gizli kaldığından cezalandırılmazsa, artık işi Allah'a kalmıştır, dilerse affeder, dilerse cezalandırır." buyurdular.(Nesai, Sünen, Bey’at, 9 ( 4159))

HİCRET FOTO